8 Ocak 2013 Salı

kafesler ve içinde saklayamadıklarımız



bakın, bakın, daha çok bakın penceremden dışarı. hayatı görüyorsunuz orada; saf, acı katılmamış hayatı. ağaçlar çerçevemiz olmuş ve güneşi izliyoruz. kendimize bakıyoruz içimizden, ta içimizden. yollar boş, gözümüzü alamadığımız güneş bile bir yansımadan ibaret.
bazen çok güzel resimler görüyorum hayatın içinde, saklamak istiyorum onları, saklamak sonsuzluğa. deklanşöre bastığım an görüyorum ki kaçıp gitmiş o güzellik. sanki soluk ve ruhsuz bir yansıması olmuş karşımdaki güzelliğin, rengini kaybetmiş. üstelik ben onu bana saklamaya çalışırken utanıp kaçıvermiş sanki, benden saklanıvermiş.
bazen çok sıradan renkler görüyorum. her gün görüyoruz onları, görmez olmuşuz artık, kanıksamışız. içimden bir ses 'durdur onu' diyor. durdur ve içindekileri sana göstermesine izin ver. sıradan sandığımız renkler değil mi bakmaya doyamadıklarımızın yaratıcısı? ne düşler gizlidir renksiz bir çift gözde, ne çok söylenememiş söz vardır sımsıkı kapalı dudaklarında.. yaralarla bezelidir belki yüreği, o yok saydığımız yüreği..
bakın, bakın, daha çok bakın penceremden dışarı. bir tablo yakaladım parmak uçlarımla. sıradan bir an'a sevilme izni verdim, tüm güzelliklerini döktü yoluma. ben artık hep onun ardından bakıyorum dünyaya. görüyorum içinde gizlediklerini saklama gereği duymadan. endişelerimi yıkadım, ruhumu arındırdım kuruntulardan. hiçbir şey için kafesler hazırlamıyorum artık, izin veriyorum sevilmelerine ve kendi gönüllerince sevmelerine. biliyorum; dökülecek yapraklar, güneş solacak. ama her seferinde yenisi gelecek yerine. kendini gizleyecek ve sevilmeyi bekleyecek. biliyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder