16 Ocak 2013 Çarşamba

eylemin ağırlığı


halbuki bu kadar kolay olmamalıydı demli bir aşkı terk etmek.. kolay mı oldu? değil belki de.. ne ara değişti bir titreşimden beklediklerin. gözlerin ne ara farklı bir ismi görebilmek için çırpınır oldu? yine bir aşık olma haline çarpıldın değil mi? hayallerindekinin, gözlediğinin sen olmadığını bilmek etkiledi yine seni. oysaki demedim mi sana vazgeç bu huyundan, mutsuzluğu ağırlamaktan onu alıkoymaktan vazgeç diye? ne hissettiğin bile belli değil şimdi. yapamazlık halinden korkmuyor muydun, al işte astın havaya süzülüyor eylemin ağırlığı havada. yine yaratır verdin o uzun sessizliği ardında. neden bu kadar korkulur ki kelimelerden? haydi git bağır, seviyorum de! ne haller seni susturan? korkuyor musun reddedilmekten? reddedilmedin ya işte, daha ne kanıt olsun. biliyorum, sen de biliyorsun. korkun cazibenden ileri geliyor. ya ana kaptırmışsa kendini senin yerine? ya yapacak daha iyi bir şeyi olmadığı için ya da ona çok daha iyi bir şey olmasına rağmen onu yapamadığı için cevap verdiyse sana? bunu nasıl anlayabilrsin ki? işte yine lanet zaman. soysuz zaman! kolay mı ki senin geçip gitmen içimi tüketene kadar kemirmeden. batıl inançlara göz kırpmaya başlıyorsun kendine hakim ol. peki ya o zaman sana zararsız bir insanı sebepsiz yere neden dışladın neden yokladın onu dünyanda? kim bilebilirdi ki bir zaman gelecek de yüreğine oklar saplayacak o masum? neden senin olanlara, senin olmak isteyenlere içindeki bu nefret. neden hep başkasının yemeğine dil uzatıyorsun? peki ayıp değil mi böyle lezzetleri hiç düşünmeden çürütmeye çalışmaları? ya da süründürmeleri hiç sevmeye çalışmadan. bedenlerini kullanıp, ruhlarını tatmin edip eskimiş acıklı bir kıyafet gibi fırlatıp atmaları? ben onların kaçırdığı hatta yıprattığı değerleri iyileştiriyorum. kendimden veriyorum onlara. hayır, sen kendini yok ediyorsun zaten olmayanda.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder