31 Mart 2014 Pazartesi

eskilerden: ayna


içkimi yudumladım. beni aldatışın aynada parlayıp sönüyordu. aldatışın yanlış kelime, kandırışın. kandırışın yanlış kelime, ağlayışım. kandırmadın ki sen hiç. gizlemedin ki benden başka hiçbir şeyi. her şey apaçık ve ucuzdu. daha çok çektim o çarşafı, çıplak kalsın istedim. onun çıplaklığında sen üşü istedim. ışık sönsün, ayna parlamasın istedim. ışığı söndürdüm. senin ışığa ihtiyacın yok gözlerimde. senden başka herkes yok olsun istedim, gözlerimden başka her şey. gülümsedim, ne kadar da iyiyim. anlayışlı, komik, sevecen, rahat, eğlenceli, lanet, gergin, kıskanç, yalancı ve kindar. ne kadar da iyiyim. ışıklar vuruyor gözlerime, sen gidiyorsun. bunlar sizi izleyen, sizi gören ışıklar. hepimizi görür onlar. karanlıklar kurtaramaz bizi ışıkların elinden. bizi saklamaya yetmez o kara çarşaflar. aynada sizi gördüm. gülümsedim. onun saçlarını düzeltiyordun. benim saçlarıma hiç dokunmuş muydun? sanırım bir zamanlar evet. çarşaflara ihtiyaç duymadığımız zamanlardı onlar. gizlerimiz yoktu, gizlemeye heveslerimiz vardı. bir köprüydü ellerin beni sana taşıyan. o senin gizli şefkatin, o görünmez güvenin saklı ardında. elini belimde hissedebiliyorum hala. hala sıcak. beni sana çekiyor sessizce. kokun süzülüyor içime sinsice. artık içimde, hep benimle. peki ya kokunu nasıl saklayacağım? sonra elini görüyorum aynada. parlak. saçların arasında. bütün aynaları kıracağım.

25 Mart 2014 Salı

the black crow

yine arifesinde bırakmanın bir şeyleri,
yeni bir defter açtım hayatımda
kapatarak bir diğerini.
kara bir karga kondu dala
bitirmedim bu sefer bardağın dibini